'Mutasyon olursa aşı çalışmalarının başa dönme riski söz konusu olabilir'

Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, “Korona virüs ailesindeki RNA virüslerinin mutasyon özelliği DNA virüslerine göre oldukça fazla. Bu virüslerin en önemli özelliklerinden bir tanesi, küçük nokta mutasyonları çok sık olarak yapması” dedi.

'Mutasyon olursa aşı çalışmalarının başa dönme riski söz konusu olabilir'

Korona virüs ile mücadelede sahada aktif çalışan doktorlardan Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, Covid-19 enfeksiyonunun korona virüs ailesine üye bir enfeksiyon olduğunu ve RNA grubunda yer aldığını belirtti. RNA grubuna üye virüslerde nokta mutasyonun sık görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Oğuztürk, ciddi anlamda bir mutasyonun da gerçekleşme ihtimalinin teorik olarak mümkün olabileceğini söyledi.

“Ciddi anlamda bir mutasyon olursa aşı çalışmalarının başa dönme riski söz konusu olabilir”

Prof. Dr. Oğuztürk, “Covid-19 enfeksiyonunu yapan virüs korona virüs ailesinin bir etkeni, bir bireyi ve RNA grubunda olan bir virüs. Korona virüs ailesindeki RNA virüslerinin mutasyon özelliği DNA virüslerine göre oldukça fazla. Bu virüslerin en önemli özelliklerinden bir tanesi, küçük nokta mutasyonları çok sık olarak yapması. Ama bu demek değildir ki, bu virüslerde de ciddi anlamda bir mutasyon olmayacak. Eğer o şekilde ciddi anlamda bir mutasyon olursa, aşı çalışmalarının başa dönme riski de söz konusu olabilir. Bu anlamda yeni araştırmalara da ciddi anlamda ihtiyaç var kanaatindeyim. Bu özelliği ile küçük nokta mutasyonlarla aşı çalışmaları açısından risk yok. Ama virüsün tamamen ciddi anlamda büyük bir mutasyon deneyimi gösterip, daha sonra da bu aşı ile bizim mücadelede de sıkıntı yaşamamız söz konusu olabilir. Ya da tam tersi de olabilir. Virüs mutasyona uğradıktan sonra insanlar için hem ölümcül hem de bu kadar büyük bulaşıcılık özelliğini tamamen yitirebilir. Teoride bu söylediklerimizin hepsi mümkün” şeklinde konuştu.

“Dünyada birçok ilacın bilinçli ve pozitif bir şekilde ilk kullanıldığı yerler Türkiye Sağlık Bakanlığı hastaneleriydi”

Türkiye'de ilk Covid-19 vakasının görülme tarihi olan 11 Mart'tan itibaren virüs ile çok başarılı bir şekilde mücadele edildiğini belirten Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, “Ülkemizde 11 Mart'ta vakalar göründükten sonra Sağlık Bakanlığının himayesindeki Bilim Kurulunun aldığı kararlarla bir tedavi protokolü düzenlendi ve bu tedavi protokolü güncellemeleri ile günümüzde de çok profesyonel bir şekilde devam etmekte. Vakalara baktığımız zaman evet vakalarda bir miktar yükselme var. Ama dikkat edilmesi gereken husus; biz dünyada diğer Covid-19 ile mücadele eden ülkelere göre tedavi anlamında başarımızı çok net bir şekilde görmekteyiz. Vefat sayıları kesinlikle dünya ortalamasının çok çok altında. Bunun net karşılığını şu şekilde izah edebiliriz; verilen tedavi yöntemleri, sağlık profesyonellerinin özverili çalışması. Bu durum vefat oranlarındaki düşüklüğü karşımıza doğal olarak çıkardı. Dünyada birçok ilacın bilinçli ve pozitif bir şekilde ilk kullanıldığı yerler Türkiye Sağlık Bakanlığı hastaneleriydi. Favipiravir dediğimiz ilaç, Çin'de yoğun bakımdaki hastalara uygulanıyordu, ama burada bilimsel araştırmalar neticesinde yoğun bakıma geçmeden önce kişilere bu ilaç verilerek, yoğun bakıma geçiş oranının yüzdesinin düşmesi başarısı sağlandı. Artı bu hastaların durumunun kötüleşmesi, daha ağır şartlarda takip yapılması durumu engellenmiş oldu. Yine Hidroksiklorokin ilacı verilmekte, bunun da yine ülkemizde başarıda etkili olacağı kanaatindeyim. Rakamlar da zaten onu ifade etmekte. Ayrıca biz bu hastalarda, yoğun bakıma yatırılan hastalarda acil sürecinden hemen sonra kan sulandırıcı ilaçlar da veriyoruz. Bu Mart'tan itibaren ülkemizde profesyonel tedavi anlamında zaten uygulanmaktaydı. Bu anlamda da onun da biz Covid-19 problemlerinin damar içi pıhtılaşma ve onun oluşturabileceği yeni sorunlara da yol açtığını bildiğimizden dolayı erken dönemde bu tedavi de verilerek, yoğun bakıma yatmış hastane tedavisi gören hastalarda bu ikincil problemlerin ortaya çıkması da engellenmiş oldu” ifadelerini kullandı.